Son yıllarda birçok kişi serotoninin varlığından haberdar oldu; hatta bu kimyasalın adı mutluluk hormonu olarak anılır oldu. “Aşık olmak serotonin salınımını arttırır” diyerek kendini aşk hikayelerinin içinde bulanlar, “ondan daha çok mutlu eden olmadı” diyerek nutella kavanozuna sarılan ve böylece serotonin bombardımanına maruz kaldığını sananlar, “tüm olumlu enerjimi dünyaya gönderiyorum, haydi o da bana en güzel hayatı versin” diyerek serotonini havada uçuşan enerjide arayanlar, bonibon gibi antidepresanları, isimlerini, kullanılışlarını, kime neye ve nasıl iyi geldiklerini bir psikiyatri uzmanıymışçasına anlatanlar… Anlayacağınız bir serotonin çokbilmişliğidir gidiyor.

Ben de düşündüm taşındım, sadece bu seratonin kimyasalını bilmek yetmez, membanın kaynağına ulaşmak lazım dedim ve bir çoğunuzun daha önce hiç duymadığı TİMÜS’le sizleri tanıştırmak istedim. O da ne demeyin, ilginizi çekecek, eminim. Timüs bezi troid bezinin biraz altında, soluk borusunun önünde yer alır.

snts

Bu bez, insan canlısının bağışıklık sisteminin ana merkezidir ve tüm bağışıklık sistemi bu merkezden yönetilir. Çocukluk döneminde büyük olan timüs ergenlik döneminde neredeyse bir ceviz kadar irileşir. Ama yıllar geçip yaş ilerledikçe de bir bezelye tanesi kadar küçülüp, yaşlılıkta ise neredeyse tamamen körelir.

Tuhaf bir şekilde bazı insanlarda oldukça ileri yaşlarda bile timüsün hala ceviz büyüklüğünde olması, bilimin henüz tam olarak cevaplayamadığı bir durum gibi. Fakat büyük ihtimalle bu kişiler bilerek ya da bilmeyerek timüslerini yıllar içerisinde hep son derece aktif tutabilmiş kişilerdir ya da stresten uzak huzurlu bir hayat yaşamışlardır diye tahmin ediyorum. ( bununla ilgili yapılan son araştırmalardan çok haberim yok, mutlaka bir göz atacağım )

Şimdi ben size timüs bezinin nasıl çalıştığını ve bağışıklık sistemi üzerindeki etkisini teknik bilgilerle detaylı bir şekilde anlatırım anlatmasına da sıkılıp yazıyı yarıda bırakmanızı istemem açıkçası. O nedenle direk ilginizi çekecek bölüme girmeyi tercih ediyorum.

Keyifli ve mutlu hissetmekle, hatta genç ve sağlıklı kalmakla timüs bezi arasında çok önemli bir ilişki vardır. Yani timüsünüz ne kadar çok çalışırsa o kadar mutlu ve sağlıklı olursunuz.

Haydaa.. Hani mutlu eden seratonindi, biz ona dayamıştık sırtımızı, ona bağlamıştık umutlarımızı demeyin, serotonin ve endorfinin kaynaklarından timüsün faydalarını ve bu faydalardan en çok nasıl yararlanabileceğinize dair önerilerimi dinleyin;Timüste bulunan lenfositler ki biz bunlara T hücreleri diyoruz, vücudumuza zarar verebilecek zararlı hücreleri yok etmekle görevlidirler. Hani bazı hastalıklar vardır, bağışıklık sistemini alt üst eder ve ölümcül sonuçlara sebep olur; işte bu hastalıkların ölümcül sonuçlara yol açması T hücrelerinin haberleşme hatlarını kesmelerinden kaynaklanmaktadır.

Timüs bezi ne kadar iyi çalışırsa bağışıklık sistemimiz o kadar güçlü olur ve bu da hem hastalıklardan korunmamıza hem de daha mutlu olmamıza yardımcı olur.

Timüs bezinin sağlıklı kalabilmesi ve görevini tam yapabilmesi için biyolojik olarak Hipofiz bezinin yeterli Endorfin ve Serotonin salgılaması gerekmektedir.

Nobel ödüllü kanser araştırmacısı Sir Mac Farlane Burnet, timus bezinin aktif hale getirilmesiyle insan bedeninin kendisini kanserden koruyabilme yeteneğine sahip olacağını savunan kişilerden biriydi. Denklem çok karmaşık değil aslında; timüs aktive olursa bağışıklık sistemi güçlenir, güçlü bağışıklık sitemi de kanseri yenebilir.

İyi haber ise şu; timüs bezini ufak ama etkin yollarla daha aktif hale getirmek mümkündür. Timüs bezi uyarıldığında salgıladığı o müthiş hormonlar insanda mutluluk ve benzeri güzel duygular yaratır. Çünkü timüs aktive olduğunda bedenin kimyasında değişimler oluşur. Bu değişimler sinir sistemini yatıştırırken beyin fonksiyonlarını da hızlandırır. Bu da insan canlısında belirgin bir rahatlama duygusu yaratır.

Timüsü uyarmak içinse bir kaç ufak ama etkin yol kullanılabilir. Mesela elinizle eliniz ya da sadece parmaklarınızla göğüs kafesinizin üstüne, timüsü uyaracak şekilde vurmak, aktive olmasını sağlayabilir. ( acı çeken insanların yumruklarıyla göğüslerine vurmalarının beyinin otomatik gerçekleştirdiği bir davranış olduğunu ve bu sayede timüsü aktive edip acıyla daha kolay başa çıkabilmeyi sağladığını savunan yazılarla karşılaştım ama bu bağlantıdan tam olarak emin değilim )

Dilinizi üst damağınıza, özellikle de ön dişlerinizin arka kısmına değdirerek de timüsü aktive edebileceğinizi savunan çalışmalar mevcut. Bence denemekten zarar gelmez. Bunları uygulamak elbette işe yarayabilir ama açıkçası benim en sevdiğim ve en çok inandığım yöntem bunlardan başka bir şey; kahkaha atmak. Evet, bildiğiniz kahkaha atmak. Hele bir de içten gelen dolu dolu bir kahkaha ise garantili maksimum etki. Zoraki bir kahkaha olsa bile benden size timüsünüzü uyandırma garantisi! Çünkü kahkaha her şekilde göğüs kafesinizi hareket ettirir ve bu da timüs bezinin aktive olması için çoğu zaman yeterlidir.

Zaten kahkaha atmanın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, insanı sağlıklı ve mutlu kıldığını anlatan binlerce makale bulmak mümkün. Çünkü kahkaha atmak hem kimyasal hem bilişsel hem de davranışsal olarak mutluluğu beraberinde getiriyor. Yani mutlu olmadan bile bilinçli olarak gülerseniz ve kahkaha atarsanız mutluluk da bunun ardından gelebiliyor. Güler yüzlü insanlar daha sağlıklı daha mutlu ve güzeldir. Bu bir tesadüf olmasa gerek…